Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’daki Şivan Perwer’li, Barzani’li açılış töreninde yaptığı konuşmaları dinleyince, duyduğumuza mı yoksa gördüklerimize mi inanalım diye iç geçirdim.
Başbakanı dinleyen bu memlekete demokrasi gelmiş diye düşünecek. Herkes kardeş içinde, ötekileştirilmeden, özgür bir şekilde yaşıyor sanacak.
İnsan hakları ihlallerinin olmadığı, isteyenin istediği gibi düşündüğü ve düşündüğünü açıkladığı, örgütlenmenin suç olmaktan çıktığı, insanların yaşam standartlarının yükseldiğini sanacak…
Oysa Türkiye son dönemde sözüm ona barış süreci yaşıyor ancak ne gerçekten demokrasi var ortada ne de insanların yaşam standartlarında bir iyileşme.
Bu ülkede düşüncesini söylediği için insanlar hapse atılıyor. Gazeteciler çalıştıkları gazetelerden kovduruluyor, ağır cezalar uygulanıyor. En demokratik anayasal haklarını kullanan öğrenciler ve çalışanlar polis tarafından dövülüyor, öldürülüyor.
Başbakan gibi düşünmeyen kim varsa adeta başbakanın emriyle bertaraf ediliyorlar. Sanatçılar, dernekler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, üniversite öğrencileri, işçiler, emekliler…
İnsanların yaşam hakkına müdahale etmiyoruz diyen başbakanın karışmadığı alan kalmadı hayatımızda.
Kaç çocuk yapacağımızdan tutun da, hamile kadınların sokakta gezmesine, doğurup doğurmayacağına, kızlı-erkekli öğrencilerin aynı evde kalıp kalmayacağına bile artık başbakan karar veriyor.
Başbakanın ağzından çıkan her kelimeyi emir kabul eden dalkavuklar da anında gerekeni yapıyorlar!
Gezi olaylarında insanlar terörist ilan edildi, dövüldü, öldürüldüler. Kendi halkına böyle zulmeden bir başbakan bugün barış ve demokrasiden rahatlıkla söz edebiliyor.
Gelelim BDP’ye. Demokrasi, özgürlük, insan hakları onların umurunda değil. Onların siyaseten beslendiği tek kavram, Kürt milliyetçiliği.
Nasıl ki AKP her sıkıştığında türban ve din istismarcılığı yapıyorsa, BDP siyasetinin temel dayanağı Kürt milliyetçiliği olmuş.
Şehir isimlerinin değişmesi için meclise kanun teklifi veren BDP milletvekili örneğin Van’da insanların yaşadığı sorunları neden görmez?
Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve daha iyi koşullarda yaşama hakkı sadece Doğu ve Güneydoğu için değil tüm Türkiye için ortak bir beklentimiz olmalı.
Bu beklentinin gerçekleşmesi de, ayağı yere sağlam basan ve samimi projelerle olur. Siz bu ülkede insanlarınızı anlayamazsanız ve her gün farklı bir konuyla ayrıştırırsanız ne demokrasiden ne de barıştan söz edebilirsiniz.
Başbakanın sözde barış süreci ile BDPye vermiş olduğu tavizlerin ve Kürdistan ifadesinin kime hizmet ettiğini ve bu ülkeyi nereye götürecceğini kaygıyla bekliyoruz.