10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Halkın gözü ve kulağı olan, zor şartlarda mesleklerini yerine getirmeye çalışan gazeteciler demokrasinin ve toplumsal yaşamın gelişmesi açısından çok önemli bir misyona sahiptir.
Ülkemizde gazeteciliğin hangi durumda olduğunu anlayabilmek için sizlerle bazı rakamları paylaşmak istiyorum.
Türkiye, basın özgürlüğü açısından dünyadaki 197 ülke arasında 137’nci sıraya düştü. Yani basın özgürlüğü kısmen olan ülkeler kategorisinden, basın özgürlüğü olmayan ülkeler kategorisindeyiz. Yine aynı şekilde gazetecilere kötü muamele açısından da 117 ülke arasında 114’üncü sırada.
2014 yılında 559 gazeteci işten çıkarıldı, 217 gazeteci darp edildi, 110 gazeteci istifaya zorlandı. Yüzlerce gazeteci hakkında tazminat ve ceza davaları açıldı.
Bu rakamlardan anlaşılacağı gibi, Türkiye’de basın özgürlüğünden bahsetmek kesinlikle söz konusu olamaz.
Bu durum, sadece ulusal basın için değil yerel basın için de geçerli.
Ne yazık ki yerel gazeteler ilk önce ekonomik olarak çökertilip belediyelere muhtaç hale getirilmiş, daha sonra ise ekonomik destek adı altında bağımsızlıkları ellerinden alınmaya çalışılmıştır.
Yerel yönetimler bazı gazeteleri daha çok destekleyerek kendi yandaş medyalarını oluşturmuşlar, gazeteleri ilan, destek ya da hediyelerle etkisizleştirmeye çalışmışlardır.
Belediye endeksli ve onlara bağlı yayın anlayışı yüzünden ne yazık ki gazetelerin nitelik, kalite, içerik, kadro ve muhalif olma unsurları her geçen gün ellerinden alınmıştır.
Bugün Gebze belediye başkanı Adnan Köşker, bölge basınına yemek verdi ve hediye dağıttı. Bir yönüyle düşünceli bir davranış, bir başka yönüyle ‘hediye gazetecileri’ni ortaya çıkarması bakımından olumsuz sonuç doğuran bir etkinlik.
Bence eleştirilmesi gereken yönü, Başkan Köşker’in konuşmalarında gizliydi. Uzun bir konuşma yapan ve adeta gazetecilere gazetecilik (!) dersi veren Köşker, örneğin Dilovası’na kanser ovası denilmesini uzun uzun eleştirdi. Oysa, Dilovası’na o deyimi dedirten hava ve çevre kirliliğinden bahsetmedi.
Köşker uzun konuşmasında aslında gazetecilere yönelik bir güç mesajı verdi. Gazetecilere, ‘haber yapın ama eleştirmeyin. Yoksa…’ demeye getirdi.
Yemeğe bazı muhabirlerin çağırılmaması ise tepki çekti. Bu konuyla kim ilgilendiyse sanıyorum ki bu konuda bir açıklama yapacaktır.