Bayramdan sonra başlayacak ilçe kongreleri ile hem AKP hem de CHP’de siyaset iyice ısınmaya başlayacak.
AKP Gebze ilçe teşkilatının kongresi 24 Eylül’de yapılacak. CHP Gebze ilçe örgütünün kongre takvimi ise 24 Eylül ile 18 Ekim arasında.
Her iki partide kimin ilçe başkanı olacağı farklı yöntemlerle belirlenecek. CHP’de kaç aday olursa olsun, sandığa gidip oy kullanan delegeler, yeni ilçe başkanını belirleyecekler. Yani ilçe başkan adayları delegelere yönelik çalışma yapması gerekiyor.
AKP’de ise kongrelerde listeler yarışmaz. Tek adaylı kongreler olur. Kimin aday olacağına yukarıdaki isimler karar verir. Bir isimde karar kılındığında diğer isimlerin kongrede aday olmakta diretmesi olanaksız.
Eskiden AKP’nin bu yöntemini çok eleştirdim, CHP’nin yöntemini savundum. Ama sonuçlar değerlendirildiğinde her partinin kimyasına en uygun seçim yönteminin farklı olduğuna kanaat getirdim.
Gelin bu konuyu irdeleyelim.
CHP’de demokratik bir yarış olsun diye geçen kongrede 4 aday birden çıktı. Hepsi farklı çalışma yürüttüler.
Seçim günü 3 aday bir adayı destekledi, delegeler oy verdi ve Recep Dursun başkan seçildi. Peki ne oldu? Hem adaylar birbirine küstü, hem de farklı adaylara oy veren delegeler ve partililer.
Bu küskünlük yüzünden de CHP, hep yarım kaldı.
Geçen süreçte Recep Dursun tam olarak istediği gibi bir ilçe başkanlığı yapabildi mi? Tabi ki hayır. Parti içinden birileri sürekli olarak önüne takoz koyup durdu. Başarısız olması için çalıştı. Yani birlik olması gereken partide bölünme yaşandı.
Sonra kadın kolları seçimi oldu. İki aday çıktı. Biri kazandı, diğeri kazandı. Peki ne oldu? İki grup birbirine küstü!
Kadınlar arasında yine birlik beklenirken, bölünme yaşandı.
Gençlik kollarında da benzer durum var. Bir etkinlik oluyor, bir avuç genç, hepsi aynı kişiler!
CHP’de 8 meclis üyesi delegenin oylarıyla seçildi. 1’i meclis üyeliğini bıraktı, 2’si partiden istifa etti.
Zaman zaman meclis üyeleriyle ilçe yönetimi ters düştü, bir bütün olamadılar.
Sonuç olarak, CHP’de demokratik yarışlar hep küskünlük yarattı. Çünkü CHP’de kongreler hep hesaplaşmalara ve kişilere dayalı yapılıyor.
Ak Parti’de ise tam tersi oluyor. Her kongre sonunda üst yönetimin belirlediği kişi ilçe başkanı oluyor, kimse itiraz etmiyor. Bu durum demokratik anlayışa ters görünebilir ama bir adayın ilçe başkanı olması da belirli bir sürecin ve liyakatın sonucu.
Şu anda Hasan Soba ilçe başkanı. Yeni dönemde eğer Hasan Soba devam ederse kimse itiraz etmeyecek. Köksal Tatoğlu ve Mustafa Yıldıztekin de ilçe başkanı olmak istiyor ama olmasalar da ‘niye olmadık?’ diye seslerini çıkarmazlar.
Ya da o iki isimden birisi aday yapılırsa Hasan Soba buna itiraz etmeyecek.
Demem o ki, CHP’nin seçim yöntemi en demokratik ve olması gereken bir yöntem ama kişisel kavgalar ve hesaplardan arınmak, kişilere endeksli siyaset hastalığından kurtulmak gerekiyor aksi halde bunun adı demokrasi değil intikam oyununa dönüşüyor.
Ben her iki partide de ilçe başkanı olarak değişim yaşanacağını düşünüyorum. Bunun gerekçelerini ve ayrıntılarını da önümüzdeki günlerde yazalım.