Bugün, babamı kaybettiğim tarihin yıldönümü.
10 yıl önce bugün yani bir 12 Kasım’da yaşamını yitirdi sevgili babam. Ama emin olun acısı daha dün gibi içimi ürpertiyor…
Yıllar ne kadar geçse de, içimizde kalıcı bir kiracı gibi yer tutmuş hüzünler, ön belleğimizde saklı duran sevginin bir hastalık yüzünden silinmeye yüz tutması gibi adeta…
Ve içimizden hızla kaybolan duygulara karşı insanın çaresiz kalması, yarınların ne getireceğinin o korkunç gerçekliği…
Kabullensek de kabullenmesek de…
Yarınlar o kadar çok şeye gebe ki…
Umut-hayal kırıklığı, aşk-ayrılık, hüzün-mutluluk, doğum-ölüm, kazalar-belalar listeyi kelime dağarcığınız yetene kadar uzatabilirsiniz.
Umutlu olmak da sizin elinizde, umutsuz olmak da…
Güneş açtığında güzel şeyler getirip aklınıza, yarınlara dair güzel hayaller kurmak da sizin elinizde…
Lacivert kaplı gökyüzünün üstünüze çökeceğinden korkup, her an başınıza kötü bir şey geleceğinden endişe duyup karamsarlığa kapılmak da…
Aslında tüm zıt kelimeler o kadar ince bir çizgi ile birbirinden ayrılıyor ki. Adeta pamuk ipliğine bağlı, ikisi arasında uzun tüneller var sandığımız sınır…
Bazı insanlar hayatta o kadar çok farklı duyguyu o kadar kısa zaman içerisinde yaşıyorlar ki, hayatta hangi noktada olduğunu anlamak da zor geliyor, hayatın muhasebesini yapabilmek de…
Son günlerde sevdiğim insanlara dair üzücü haberler alıyorum, bu da beni oldukça mutsuz ediyor.
Kasım aylarının benim hayatımda hep kötü izleri olmuştur. Sevdiğim insanları kaybettiğim bir dönemi hatırlatıyor.
Tıpkı bugünkü 12 Kasım gibi…
10 yıl öncesinin bir 12 Kasım günüydü…Ambulansın o siren sesleri halen daha kulağımdan gitmedi.
Her ambulans sesiyle irkilirim bugün de. Tüylerim diken diken olur.
‘Ölenle ölünmez’ sözünün kesinlikle doğru olmadığına inandığım gündür o gün. Belki fiziksel olarak ölmezsiniz ama içinizde o kadar çok şey ölür ki!
Ne geçen yıllar acılarınızı hafifletir, ne de eksik olan o bir yanınızı dolduracak bir kudretle karşılaşırsınız.
…
Hayatta her şeyle karşılaşıyorsunuz. Çok güzel dediğiniz bir hayat tepetaklak yer değiştirebiliyor.
En sevdiklerinizle düşman olabiliyor, en ummadığınız olaylarla karşılaşabiliyorsunuz. Hastalıklar, kazalar, kötü olaylar, şanssızlıklar hayatınızdan eksik olmayabiliyor. Tüm bu olumsuzluklar arasında sevgi, sağlık ya da umut kavramları çok lüks bir kavrammış gibi gelebiliyor.
Tıpkı karnını doyurmaya çalışan birinin pasta hayal edemeyecek durumda olduğu gibi…