Belki umurunuzda bile olmaz ama mutlaka gözünüze çarpmıştır onlar!
Gebze’nin belli yerlerinde gruplar halinde beklerler. Eski Çarşı çeşmesinin önünde, Çamlık Parkı’nın karşısında.
Bunlar, iş bulmak ya da para kazanmak amacıyla Anadolu’nun çeşitli illerinden ilçemize gelen ‘zorunlu göç mağdurları’dır.
Amelelik, çoğunluğu eğitimsiz, vasıfsız olan zorunlu göç mağdurlarının tek geçim kaynağı. Sanayisi hızla gelişen Gebze’de sanayicilerin kalifiye eleman arayışları, bu insanların beklentilerini ise boşa çıkarıyor.
1965’li yıllarda Anadolu’dan Gebze’ye gelenler rahatlıkla iş bulabildiler. Hiçbir vasıfları olmamasına, hatta okuma yazma bilmemelerine rağmen.
Sanayi yatırımlarının hızlı bir şekilde çoğalması ve işgücü taleplerinin aniden artması nedeniyle fabrika sahipleri göçle gelen bu işçilere, ‘memlekette akrabalarınız varsa çağırın gelsinler’ bile dermiş, düşünün artık!
Onlar ‘göçzede’ olmadılar.
Bomboş Gebze’de istedikleri yerlerde ucuz arsalarda evler yaptılar, kimileri hazine ve devlet arazilerine gecekondu yaptılar.
O dönemde Gebze’yi yönetenler de oy uğruna ses çıkarmadılar, hep birlikte Gebze’nin af edersiniz içine ettiler o da ayrı bir yazı konusu!
Bugün iş ve ekmek için Gebze’ye gelenler ise hayal kırıklığı yaşıyorlar. Çünkü Gebze’de üniversite mezunu olmak bile iş bulmak için yeterli olmuyor!
Anadolu`da ki işsizlerin `Taşı toprağı altın` diye nitelendirdiği İstanbul `a göçün beşiği konumundaki Gebze, inanılmaz bir büyüme ve değişim yaşadı.
Size bunu küçük bir istatistik vererek kanıtlayacağım. 1935 yılında Gebze’nin nüfusu 26 bin. civarında.1965 yılında ise 33 bin civarında. Yani 30 yılda sadece 7 bin kişi artmış Gebze’nin nüfusu.
1965 yılı, Gebze’de sanayi yatırımlarının artış yaşadığı bir yıl. Bundan sonraki nüfus hareketleri göçün şiddetini de ortaya koyuyor.
1975’te 70 bin, 1980’de 115 bin, 1986’de ise 167 bin. Bugüne baktığımızda ise 550 bin civarında.
Gördüğünüz gibi göç öncesi 30 yılda 7 bin artış yaşanırken, göçle birlikte bu artış yüzlerce kata ulaşmış!
İlkbahar ve yaz mevsimlerinde gelip, sonbahar ve kış mevsimlerini memleketlerinde geçiren bu ‘zorunlu göç mağdurları’ burada kazanmayı düşündükleri paralarla memleketlerinde daha rahat geçinmeyi planlıyorlar ama bu beklentileri çoğunlukla gerçekleşmiyor.
Çünkü burada da işler dışarıdan görüldüğü gibi değil.
Yani kesat!
Kocaeli’nin, Türkiye’nin zengin şehri olduğu haberlerini duyanlar, sanayi kenti Gebze’de de kendilerine bir ekmek düşeceği hayaliyle yollara düşüyorlar.
‘Bir lokma ekmek, bir yorgan’ artık zorunlu göç mensuplarını mutlu etmiyor, çünkü hiç kimse bir lokmanın garantisini bile vermiyor burada!
Gebze’nin kocaman bir köy olduğu söylenir ya.
Ne sıcak insan ilişkileri ve samimi bir yaşamın olduğu köy hayatına sahibiz, ne de sanayisi ve sosyal hayatıyla şehir…
İkisinin ortasında ne olduğu belirsiz bir hayat yaşayıp gidiyoruz. Bizim de zorunlu göç mağdurlarından pek de farkımız yok yani