Bir zamanlar orman köylerinde, çam ağaçlarından tek parça yapılan ve bardak denilen su kapları varmış. Suyu çok soğuk tutan ve güzel kokulu bu bardakların yapıldığı bir köye, askerliğini yapıp dönen bir delikanlı, ormanlardaki eski büyük çamları göremeyince, babasına nedenini sormuş.
- Oğlum, demiş babası, o senin sorduğun eski çamlar, bardak oldu. Ne yapalım, köyümüze gelir getiren, çam kerestesi ile çam bardaktır. Askerde iken yolladığımız harçlıklar, hep bu bardakların parasıydı.
…
Gebze Kent meydanındaki çam ağaçlarını bilmeyeniniz, görmeyeniniz yoktur sanırım. Hızlı ve bir o kadar da çarpık gelişen şehrimizde, betonlaşmanın o insanı boğan silueti alabildiğince artarken, o çamlar ‘ağaca ve yeşile’ dair neredeyse yarım asırdır direnen yeşil savaşçılardır adeta…
Gebze’nin son 50 yılına tanıklık etmiş o yorgun çam ağaçları altındaki mezarlıkta ölüleri, üstündeki çimenlerde dirileri ağırlamış, yıllar yılı yeşile ve ağaca hasret gönüllerin tek dayanağı olmuştur.
‘Biz Gebze’ye göç ettiğimizde’ diye başlayan eski kuşak cümlelerin yaşayan tanığı, yeni kuşak gençlerin vitrin mekanı haline gelmiş.
Komşusu Tarihi Çoban Mustafapaşa Camii ile arasına projelendirilen ‘beton’ meydan her ne kadar kolunu-bacağını budasa da, asıl büyük tehlikeyi bugünlerde yaşıyor o çam ağaçları…
Belediye ekipleri, ‘kurudukları’ gerekçesiyle birkaçını kesti. Kesilecek olanlar da kırmızı yazılarla işaretlendi. En az 50 yıllık çam ağaçları için kimileri en fazla 50 gün ömür biçiyor! Kimileri, ‘bilerek kurutuldu’ diyor. Kimileri ‘ağaçları kesip kafeterya yapacaklar’ Çam ağaçları acaba kurtarılabilir mi diyeni henüz duymadım.
Şimdiki ‘beton’ meydan projesini başlatan eski başkan İbrahim Pehlivan, caminin altındaki palmiyeleri ‘yol’ için kestiğinde içim acımıştı. Bu çam ağaçları kesildiğinde de inanın içim acıyor.
Yarım asır boyunca kimler geldi kimler geçti bu çam ağaçlarının arasından. Ne buluşmalara, eylemlere, aşklara, kavgalara ev sahipliği yaptı.
Yerine yenilerini dikseniz ne olur?
Yaşatamadıktan sonra…