En çirkininden ve en utanç verici olanından başlayalım.
10 yaşındaki bir kız çocuğu, tecavüz edilerek öldürüldü. Aynı gün, aynı şehirde deprem oldu.
Herkes yerin altındaki depremden korktu. Kimse insanların içindeki depremi göremedi!
Yüzde 99’u Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Çok şükür!
Mübarek Ramazan ayındayız. Oruç, iftar, teravih ve sahur ile günü tamamlıyoruz.
Televizyon ekranlarında uzman hocalarımız dudaktaki rujun orucu bozup bozmayacağını, türbanın üstüne takılan gözlüğün caiz olup olmadığı konularında halkımızı aydınlatıyorlar.
İhtiyaç sahibi vatandaşlarımız karnını doyurma telaşındayken, zenginler şanına yakışır gösterişli iftar sofralarında birbirini ağırlıyor.
Eskiden küçük çocuklar sokakta sevilir ve kollanırdı. İçimizde insan diye dolaşan yaratıklar ne ara bu kadar çabuk çıktı insanlıktan? Bu toplum ne ara bu kadar sapkınlığa ulaştı?
Uyuşturucu kullanıp hapisten çıkan bir şarkıcıyı televizyon kanalları manşetten haber yapıyorlar.
Şımarık bir futbolcu bozuntusu babası yaşında bir gazeteciye küfür edip saldırıyor.
Birden olmadı kuşkusuz. Adım adım, yavaş yavaş. Önce beyinleri sonra kalpleri kirlettiler.
Kimse masum değil elbette. Bu memleketi kim yönetiyorsa, medyaya kim yön veriyorsa, toplumdaki bu kokuşmuşluğa ve pisliğe kim alet oluyorsa…
Onuru değil ahlaksızlığı, hak ederek değil kısa yoldan köşeyi dönmeyi, eğitimi değil gücü öne çıkaran zihniyet, bu zihniyetin kölesi olanlar ve bu zihniyete sessiz kalanlar.
Önce ekmekler bozuldu sonra her şey demiş şair.
Televizyonlardaki evlilik programlarını en çok şikayet eden halk, en çok izleyen yine aynı ülkenin insanları!
Toplumun en merkezinde yaşanan ahlaksızlık ve sapkınlıklar ekranlara yansıyınca çılgına dönen toplum, bunca ahlaksızlığa prim verip ortaya çıkmasına neden olan yine aynı toplum!
Aynada kendimizi görüyoruz ancak bir türlü tanıyamıyoruz!
Eskiden Fırat nehrinin kenarında otlayan koyunun derdindelerdi şimdi şehir merkezindeki kız çocuklarını korumanın!
Şimdiki öfkemizi bastırmak için hadi bu kanı bozuk ve şerefsiz sapıkları asalım, elektrikli sandalyeye oturtalım. Peki ya diğerleri?
Evet sinekleri öldürelim ama bataklığı da kurutmamız gerekmiyor mu?