GÜNCEL
Giriş Tarihi : 06-09-2023 23:17

Öğrenci Veli-Der: "Eğitim derin bir çıkmaz"

Öğrenci Veli Derneği yaklaşan eğitim öğretim yılı öncesi yaptığı basın açıklamasıyla durum değerlendirmesinde bulundu. Ayşe Irmak tarafından yapılan açıklamada, şunlar ifade edildi:

Öğrenci Veli-Der:

Her yeni günümüz bir önceki günü aratır oldu. Derinleşen yoksulluktan daha fazlasını yaşıyoruz artık. Açıkçası derin bir çıkmazdayız. Ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşamakta deniyor. Temel tüketim maddelerinden kiralara, soframızdaki ekmeğimizden tüm ihtiyaçlara inanılmaz zam kasırgası sürüyor. Dört kişilik bir ailenin gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı Ağustos 2023 için 37 974 TL. Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama yani açlık sınırı tutarı Ağustos 2023 için 11 bin 658 TL. Fakat asgari ücret 11 bin 402 TL. Bu rakamlarla yoksulluğun değil açlığın çıkmazını yaşıyoruz açıkçası
       Biz velilerin yaşamış olduğu bu durum tabi ki çocuklarımızın eğitim masraflarını karşılayamaz hale getirmekte. Herkes artık şunu çok iyi bilmektedir; eğitim sistemi her geçen yıl daha da fazla paralı hale getirilmekte. Milyonlarca öğrenci velisi çocuklarını okutabilmek için çok yüksek rakamlarla harcama yapmak zorunda bırakılmaktadır. Ödemiş olduğumuz vergileri, bizlerin ihtiyaçları için harcamaktan kaçınanlar, herkesin eşit ve parasız olarak yararlanması gereken eğitim hakkını para ile satmaya çalışanlar bu durumun öncelikli sorumlusudur. Bugün okula başlayan bir çocuğun eğitim masraflarını en basit şekilde hesaplarsak; kıyafet, kırtasiye olarak ele aldığımızda beş-altı bin liraya kadar yükselmektedir. Servis ücretleri ise; devlet okullarında yüzde 70, özel okullarda yüzde 80 zamla velinin ödeyemeyeceği miktara yükselmiştir. Beslenme, su, fotokopi, belirli gün ve hafta kutlamaları vb. harcamalar bu harcamaların dışında. En temel hak olan eğitim hakkı, artık biz veliler için lüks haline geldi. Bu, eğitim hakkının fiilen engellenmesidir. Eğitim masrafların artmasının yanı sıra, çocuklarımızın okula kaydını yaptırırken bağış adı altında fahiş ücretler talep edilerek bizlere yaşatabilecekleri en sıkıntılı anları reva görüyorlar. Yoksulluğun görece yüksek olduğu semtlerde okula kayıt için istenen bağış miktarı 5-10 bin lira arası olurken, görece daha varsıl kesimlerde 100-120 bin liralara kadar bu ücretlerin çıktığını görmekteyiz. Biz veliler şunu da çok iyi bilmekteyiz; okullara yeteri kadar verilmeyen eğitim ödeneği yüzünden biz velilerden zorunlu olarak bağış toplanarak kaynak oluşturulmaktadır. Okullara yeterli ödenek göndermeyen Bakan, tavşana kaç tazıya tut misali, bir taraftan okul yönetimlerine “kendi kaynağınızı kendiniz bulun, kendi yağınızla kavrulun” derken diğer taraftan velilere “bağış yapmak zorunda değilsiniz” diyerek okul idareleriyle velileri karşı karşıya getirmektedir.  Eğitime ayrılan bütçenin büyük bir bölümünün personel giderleri olarak harcandığını da biliyoruz. Bu yüzden mutlak surette okulların eğitim ödenekleri artırılarak velilerden bağış toplama uygulamasına son verilmelidir. Karar alıcılara sesleniyoruz; Açlık ve yoksulluk sınırı altında milyonlarca velinin maaşından alınan vergileri amacı dışında değil, amacına uygun olarak, en başta çocuklarımızın nitelikli ve ücretsiz bir şekilde eğitim almaları için kullanılmasını istiyoruz. Ayrıca çocuklarımızın okulda olduğu süre içerisinde beslenme ve sağlıklı suya erişim sorunları ile karşı karşıya kaldıkları da aşikardır. Kantinden beslenme ücretleri geçen yılın en az iki katı olacağını varsayarsak bir öğrencinin günlük harcanması 90-100 liralara çıkması çok olasıdır. Biz velilerin yüzde 50'sinine yakını asgari ücretle çalıştığı bu koşullarda bu masrafların karşılanması mümkün değildir. Velilerin yaşadığı işsizlik, yoksulluk, sosyal yardımlara muhtaç olma hali özellikle tam zamanlı okullarımızda eğitim gören çocuklarımızda çok daha ciddi sorunlara yol açmaktadır.  Karnı doymadan okula gelen milyonlarca çocuğumuzun derslerde baş dönmesi, baş ağrısı sorunu yaşadığını da biliyoruz. İlk kez Milli Eğitim Şûrasında ‘öğrencilere ücretsiz yemek verilsin, temiz içme suyu sağlansın’ şeklinde karar alınmasına karşın, bir türlü hayata geçirilemedi. Gelişim çağındaki bu çocuklarımızın süt içmesi, yumurta, sebze, meyve, protein tüketmesi lazım. Beslenme yetersizliği nedeniyle sağlık sorunu yaşayan çocuklarımızın sayısı her geçen gün artarken okullarda bir an önce yemekhaneler açılarak okul yemeği programı başlatılmalıdır. Diğer yandan Açlık ve yoksulluk sınırı altında maaş alan velilere mutlaka okullar başlamadan önce eğitim ödeneği verilerek birazda olsun nefes almaları sağlanmalıdır.Çocuklarımızın okullarda yaşadığı bu sürecin bir benzeri üniversitelerde de yaşanmaktadır. Açıkçası çocuklarımızın üniversiteyi kazanmalarına sevinemiyoruz. Geçen yıl 105 772 üniversite öğrencisi üniversiteye kayıt hakkı kazanmasına rağmen ekonomik imkânsızlık nedeni ile kayıt yaptırmadı. Bu yıl bu sayının katlanarak artacağını düşünüyoruz. Yurt sayıları son derece yetersiz, var olanlar da niteliksiz. Yurt sayılarını artırmak yerine, yurtlardaki ranza sayılarını artırarak soruna çözüm aramak sorunu çözmeyecektir. Yurtta kalamayan çocuklarımız özellikle büyük şehirde bir üniversite kazanmışsa vereceği kiralarda geçen yılın iki katına yani 30-35 bin liralara çıkan ücretler talep edilmektedir. Bu kiralara beslenme ve diğer giderlerini de eklediğinizde nelerle karşılaşacağını tahmin bile edemezsiniz. MEB istatistiklerine göre, 2021’de 4 bin 406 özel yurt var, bunlardan 3 bin 331’i vakıf ve derneklere ait. Tarikatlar vakıf ve dernek adı altında gizli olarak işlevlerini yerine getiriyor. Yaptığımız araştırmada da özel yurtların üçte birinin tarikat ve cemaatlere ait olduğunu saptamıştık. Mahalle aralarındaki tarikat evlerinin sayısını tahmin bile edemiyoruz. Devlet yurtlarının kapasitesi ise 2021’de 695 bin. Örgün öğretim gören üniversite öğrenci sayısı 2021-2022’de, 3 milyon 400 bin civarında iken geriye kalan 3 milyona yakın öğrenci nerede kalacak? Ekonomik durumu biraz iyi olan ailelerin çocukları bir1964leşerek ev kiralayacaklar. Geri kalan büyük bir çoğunluk ise, tabii tarikat ve cemaat yurtlarına yönlendirilecekler. Tarikat ve cemaatlerin yurtlarına yönlendirme politikalarınızı çok iyi biliyoruz.  Gençlerin tüm bu yaşadıkları sorunları bilen, özellikle çok cüzi ücret alan veya hiç ücret almayan ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayan tarikat ve cemaatler, Anadolu’dan gelen yoksul halkın çocuklarına tüm olanakları seferber ederek, kendi yurtlarına almaktalar. Tarikat yurtlarında ve evlerinde kalan bu çocuklar denetim yapılmadığı ve denetimi yapacak olanlar da tarikat üyesi olduğu için her türlü istimara açıklar. Sonrası malum. Herkesin bildiği gibi yurt sorumlularının dini baskısı altında yaşanan psikolojik sorunlar, atlatılamayan ağır bunalımlar sonucu intihar eden gençler, taciz ve cinsel istismar olayları.
Biz veliler bu sorunlarla boğuşurken sorunları çözmekle görevli olanlar yani iktidar, MEB yeni sorunlar yaratmaya devam ediyor. MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik ile AKP döneminde özel okullara sağlanan ayrıcalıklara bir yenisi daha eklendi. Değişiklik ile özel öğretim kurslarının dershane gibi çalışmasının önü açılırken devlet okullarında bir türlü çözülemeyen ikili eğitim sorunu, özel okullarda tam gün eğitim zorunlu kılınarak çözüldü. Ayrıca bu değişiklikle belediyeler üzerinden kamu kaynaklarının kurs adı altında özel okullara aktarılmasının da önü açıldı. Son yapılan düzenleme ile destekleme ve yetiştirme kurslarının 8.11.12. sınıflarla sınırlı tutulması salgınla, depremle, ekonomik krizle ve sınav merkezli yarıştıran, rekabet ettiren eğitim sistemi ile birlikte yaşanılan eşitsizliği, zorunlu okul terklerini geri dönüşü olmayan bir şekilde arttıracağı aşikardır.
Yine Siyası iktidar 4-6 yaş çocuklara dini eğitim verilmesi için Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı yüzlerce anaokulu açarak, ÇEDES adı altında bir projeyi uygulamaya sokarak, seçmeli derslerde yaptığı son değişikliklerle 13 yaşından küçük çocuklara dini eğitim verilmesinin bilimsel ve pedagojik olmadığı bilinmesine rağmen “Dinine ve kinine sahip çıkan nesiller yetiştireceğiz.” söylemleriyle siyasal İslam ideolojisi iktidarını kalıcılaştırma çalışmalarına hızla devam etmektedir. Ayrıca seçmeli derslerde yapılan değişikliklerle hafta da 8 saat olan seçmeli adı altında zorunlu seçmeli dersler 16 saate kadar çıkarılmış, çocuklarımızın gelişimi açısından önemli olan dersler seçmeli olmaktan çıkarılmıştır.
Artık iktidar; derinleşen ekonomik krizi din ile ilişkilendirilerek halkın tepkilerini bastırmaya çalışmaktadır.
 Bir ülkede herkesin eşit koşullarda yararlanabileceği bir eğitim hakkından bahsedebilmek için, eğitimin fiziksel ve ekonomik yönden erişilebilir olması gerekir. Eğitime erişim hakkını düzenleyen her türlü ulusal/uluslararası yasa/sözleşme, devletlere bu hakkın ayrım yapılmaksızın sağlanması yükümlülüğünü getirmektedir. Anayasa'nın 42.maddesine göre parasız olan zorunlu eğitimi sağlaması gereken devlet, bırakın bunları karşılamayı, kademe kademe eğitimden çekilmiştir. 2002'de özel okulların devlet okullarına oranı yüzde 2 iken, bugün bu oran yüzde 25'e yükselmiştir. Kamusal eğitim güçlendirilmesi gerekirken paran kadar eğitim anlayışına geçilmiştir. Devlet okullarına, yurtlarına ayrılmayan eğitim bütçesinin eğitim yatırımları yerine özel okullara çeşitli adlar altında transfer edilmesi ülkenin tüm yurttaşlarının vergilerinin, emeğinin kamu yararına aykırı bir şeklide kullanılması anlamına gelmektedir. Ayrıca devletin asli sorumluluğu olan kamusal eğitim hakkının en temel ilkelerinden birisi eğitimin herkes için eşit koşullarda ulaşılabilir olmasının sağlanmasıdır.
Eğitimde derin yoksulluktan kaynaklı yetersiz beslenme sonucunda okul terkleri, okuduğunu anlayamayan, gelişim geriliği olan çocuklar artmış ve son dönemlerde çocuk kalp krizlerinde ve intiharlarında artış tehlikenin boyutunu gözler önüne sermiştir. 
    Bu noktalardan hareketle veliler olarak, Öğrenci Veli Derneği olarak devlet organlarına ve yerel yönetimlere acil çağrımızdır;
ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçin, yapılan tüm protokolleri iptal edin.
Önceliğiniz çocuklarımız olmalıdır. Kamu kaynakları çocuklarımızın sağlık, beslenme, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarına aktarılmalıdır.
Dezavantajlı bölge okulları başta olmak üzere çocuklarımıza en az bir öğün yemek ücretsiz olarak verilmelidir. Meyve ve süt ihtiyaçları ara öğünler olarak karşılanmalıdır.
Ücretsiz sağlıklı ve erişilebilir su olanağı bütün okullarımıza sağlanmalıdır.
Ücretsiz ulaşım ve barınma gereksinimleri karşılanmalıdır.
Sağlık Bakanlığı, ilgili bölümlere bütçe ayırmalıdır. Çocuklara sene de 2 kez yaz ve kış tam kan tahlilleri yapılarak aileler bilgilendirilmeli ve sağlıklı nesiller yetiştirilmesi devlet politikası haline gelmelidir.
 Gelecek nesillerin mutlu; kendine, ailesine ve topluma faydalı bireyler yetişmesi için son derece önemli olan çocuk ergen ve ruh sağlığı ile ilgili çalışmalara hızla başlanmalıdır.
 Eğitim sistemini ve toplumu kendi dünya görüşleri ve ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürmek isteyenlere karşı bizler çocuklarımız için; eşit, kamusal, laik ve bilimsel bir eğitim verilmesini savunuyoruz. Laiklik yoksa demokrasi, adalet, özgürlük, insan hakları da yok! ÇEDES ve benzeri uygulamalara karşı, eğitimde yaşanan tüm bu sorunlara karşı 16 Eylül Cumartesi günü  “Laik Eğitim, Laik Yaşam”  şiarıyla 16 Eylül’de yapılacak mitinge; öğrencilerimizi, velilerimizi ve tüm  kamuoyunu birlikte tavır almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz. 


                                                                     Veli Der 
                                                        Öğrenci Veli Derneği

AdminAdmin