Siz en son ne zaman kurbağa gördünüz?
Eskiden buralar böyle değildi, çok insan yoktu. Dereler, sazlıklar, ovalar ve tarım alanları vardı. Bu derelerde kurbağalar vardı. Sonra insanlar geldi, o derelere evler yaptılar. Zengin işadamları geldi, tarım arazilerine ve köylere fabrikalar yaptılar. Çok para kazandılar.
Kurbağalar neredeyse yok oldu.
Görünüşü çirkin bir hayvan olduğu için hiç kimsenin de umurunda olmadı.
İnsanlar gittikleri her yerin dengesini bozuyorlar. Hırslarının ve aç gözlülüklerinin sınırı yok. Bu hırslarının ve aç gözlülüklerinin bedelini hayvanlar ödüyor, ağaçlar ödüyor, çevre ve doğa ödüyor.
Her şey insanlar için diyerek her şeyi hem insanların hem canlıların hem de doğanın yok olması için yapıyorlar.
Doğanın bir dengesi var, farkında bile değiller. Doğanın dengesini, kendi dengesizliklerine kurban ediyorlar!
…
İsveç’in Stockholm şehrinde kurbağaların yaşadığı sulak bir arazi varmış. Ancak bu sulak arazinin ortasından yoğun bir trafik akışı oluyormuş. Kurbağalar çiftleşme döneminde sulak arazinin ortasındaki yolu geçmek isterken hep eziliyorlarmış.
Belediye yetkilileri de o yolun altına bir tünel yapmışlar. Böylece kurbağalar yolun üstünden geçmek zorunda kalmadıkları için araçların altında kalmaktan kurtulmuşlar.
…
Türkiye Büyük Millet Meclisi geçtiğimiz günlerde sokak hayvanları yasasını onayladı. Bu yasayla sahiplenilmeyen köpekler, belediyeler tarafından hayvan bakımevlerine götürülecek. Sahiplendirilmeyen köpekler ise uyutulacak!
Mahallelerde tehlike saçan köpeklerin varlığını hiç kimse inkar edemez. Buna bir çözüm bulunması gerekliliği de çok açık ortada.
Ama bu konudaki tek çare, bu olmamalıydı!
Köpekler insanlarla dost hayvanlardır. Çoğu da uysal, sevincini bile insanlarla paylaşan yüzyıllarca insanlarla iç içe yaşamış evcil hayvanlar. En önemlisi de doğanın bir parçası.
Doğanın dengesini bu şekilde bozmak hiç doğru değil.
Sokak hayvanlarını kısırlaştırmak, aşılamak, saldırgan ve tehlikeli olanları mahallelerden uzaklaştırıp hayvan bakımevlerinde yaşatmak çok mu zor olurdu?
Sahiplenilmeyen her köpeğin sonu ölüm mü olmalı?
Şehrin her tarafı betonlarla kaplı. Yeşil alan mı bıraktınız şehirde?
Sahiplenmek isteyenler apartman dairesinde mi bakacak köpeklere?
Belediyeler onca gereksiz şeye para harcarken sokak köpeklerine bakmaktan mı acizler?
Önlerine bir kap su ve yiyecek vermeye gücü yok mu bu memleketin?
Birkaç ay önce Gebze Belediye başkanı, Pelitli köyündeki barınakta sokak hayvanlarına nasıl iyi bakıldığını anlatıyordu, şimdi de nasıl uyutacaklarını mı anlatacak?
…
Yaşadığım mahallede beyaz uzun tüylü şirin bir köpek vardı. Bugüne kadar bir kez havladığını bile duymadım. Günün belli saatlerinde gördüğümde tebessüm eder, mutlu olurdum. Sessizce dolaşır, su ve yiyecek konulmuşsa yer içer öylece otururdu.
Şimdi göremiyorum onu. İnanın eksikliğini o kadar hissettim ki, sanki bir dostum habersiz çekip gitmiş gibi bu şehirden.
Böyle uysal, sessiz ve tehlikesiz canların ne suçu vardı? Hiçbir şeyin farkında olmadan belediye yetkilileri gelip arabaya atarak götürdüler bir sabah. Nereye ve neden gittiğini bile bilmeden.
…
Önce kurbağalar kayboldu şehirlerden. Çirkin olduğu için hiç kimsenin umurunda olmadı dedim ya. Şimdi de köpekler kaybolacak mahallelerden ve şehirlerden. Havladıkları ve bazıları saldırgan oldukları için yine çoğunun umurunda olmayacak.
Şehirlerin ve doğanın dengesi bozuluyor beyler ve bayanlar. Gavur dedikleriniz kurbağalar sevişsin diye yolun altından tünel açıyorlar. Merhamet, dinimizin temel değerlerinden değil mi?
Lütfen biraz merhamet!