Yazıma başlamadan önce tüm okurlardan kocaman bir özür dilemek istiyorum. En son köşe yazımı Ocak ayında yazmıştım o zaman 28 yıldır aynı yastığa baş koyduğum eşim amansız hastalıkla mücadele ediyordu ancak mücadele şubat ayında son buldu. 15 yıldır süregelen amansız mücadeleyi kaybettik ve eşimi toprağa verdik. O’nun gidişiyle canımın yarısı da gitti, hayat devam ediyor ama bir yere kadar. Yani eve gelene kadar…
Kapıdan içeri girdikten sonra onun kokusu, özlemi ve yalnızlığı ile baş başa kalmak durumundasınız. Aradan geçen zaman içinde alışmak mümkün olmadı….
Bu nedenden dolayı elim bir türlü yazmaya gidemedi, ta’ki bugüne kadar.
*************
Ülke olarak gerçekten zor günler ve zor bir süreçten geçiyoruz. Her geçen gün daha da artış gösteren terör ve onun körüklediği şiddet 10 Ekim Cumartesi günü tavan yaptı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük terör olayına tanıklık ettik. Peşi sıra ülke geneline yayılan tepki eylemlerinde bu ülkenin insanları farklı düşünce ve tavırlarından ötürü birbirleriyle karşı karşıya geldi. Tam da terör örgütlerinin istediği bir zemine doğru çekildiğimizin farkında olmalıyız. Toplumun gerek bu tür vakalardan korkup sinip kabuğuna çekilmesi ve gerekirse düşünce ayrılıklarından ötürü birbirleriyle karşı karşıya gelmesi terörün en önemli hedeflerinden bir tanesidir. İşte bunun farkında olup her zamankinden daha fazla birbirimize kenetlenmeli, her türlü farklılığımızın bir güzellik olduğunu fark etmeli ve bir arada yaşamanın en güzel örneklerinden birini vermeliyiz.
**
2015-2016 eğitim öğretim dönemine Kurban Bayramı’nın hemen ardından başladık. Fiziksel ve mekânsal ve kadrosal anlamda var olan eksikliklere rağmen yeni nesillerin yetişmesine yönelik bir çaba eğitim camiasından eğitimin en önemli faktörlerinden biri olan ailelere kadar olanca güç ve çabayla birlikte sürüyor. Eğitim konusunun terör konusuyla birlikte ele alınmasında bir aykırılık aranmamalı diye düşünüyorum. Şayet eğitim tipinde ve biçiminde sevgi, saygı, insanlık, karşılıklı anlayış, tahammül gibi kavramlar üzerine ağırlık verip yeni nesillere bu güzellikleri hem teori hem de pratikte aşıladığımız anda gerek ülkemiz gerekse dünyamızda terörün kökünü kurutabilir, kazıyabiliriz diye düşünüyorum.
**
Şair, “Dünyayı güzellik kurtaracak/Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” dernek ne güzel demiş sanki bugünleri görmüşte söylemiş. Gerek ülkemiz gerekse dünyamızda yaşanan tüm terör olaylarını vakalarını göz önünde bulundurduğumuzda eksik olanın insan sevgisi, hoşgörü, saygı olduğunu görüyoruz. Demek ki gerek ülkemiz gerekse dünyamızın terör belasından kurtulmasında, dünyanın bu beladan kurtulmasında bir insanın bir diğer insanı sevmekle başlayacak her şey ve dünyayı da, insanlığı da bu beladan kurtaracak. İşte tam da bu noktada sevginin bir eğitim modeli, bir tercihli hatta bir zorunlu ders olması gerektiğini söylemek, dilemek, ifade etmek çok uçlarda çok ütopik bir temenni olmasa gerek.
Gündemlerle idare edilir hale gelen ülkemizde günceli yorumlamak tezatlıktır aslında. Ama şöyle bir gerçeklik var ki terör son zamanlarda günlük hayatımızdan hiç eksik olmadı, hiç gündemden kalkmadı. Bu satırların yazıldığı dakikalarda bile kolay gündemden kalkacağı sanılmıyor. Her gün kim bilir ülkemiz veya dünyamızın neresinde bir terör vakası ile canlar yitip gidecek, aileler yuvalar darmadağın olacak. O terör vakası kimbilir hangi şiddeti, kimbilir hangi terörü tetikleyecek, körükleyecek bilinmez. Ama şu çok net bir gerçek: Bir insanı sevmekle başlayacak her şey. Biz insanlar, birbirimizi sevmeyi öğrendiğimizde ve sevmeye başladığımızda gerisi çorap söküğü gibi gelecek.