SON DAKİKA
Giriş Tarihi : 20-11-2022 18:30

VELİ-DER Çocuk Hakları Gününü unutmadı

VELİ-DER Çocuk Hakları Gününü unutmadı

Öğrenci Vei Derneği Kocaeli Şube Başkanı Ayşe Irmak, 20 Kasım Çocuk Hakları gününde basın açıklaması yaptı. Açıklamada şunları dile getirdi:

Yarınımız, geleceğimiz olan çocuklarımız her şeyimizdir. 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi; nerede doğduklarına, kim olduklarına; cinsiyetlerine, dinlerine, etnik kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlayarak yaşama hakkı başta olmak üzere; eksiksiz biçimde gelişme hakkı; zararlı etkilerden, istismar ve sömürüden korunma hakkı; aile, kültür ve sosyal yaşama eksiksiz katılma hakkını içermektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne yön veren temel değerler ayrım gözetmeme, çocuğun yararının gözetilmesi, yaşama ve gelişme hakkıdır. Çocuk hakları, dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi hakları içermektedir.

Bu sözleşme halen, 196 ülke tarafından onaylanmasıyla, taraf olan ülke sayısının en yüksek olduğu sözleşme özelliğini taşıyor. Ancak dünyanın birçok yerinde eğitim hakkına ulaşamama, çocuk istismarı, çocuk emeğinin sömürüsü ve iş cinayetleri, çocuk yaşta evlilikler, çocuk katliamları gibi çocuk hakları ihlalleri korkunç boyutlardadır. Dünya üzerindeki çocukların haklarını koruyabilmek ve geliştirebilmek adına faaliyet gösteren uluslararası organizasyonlara ve birçok ülkenin kabul ettiği sözleşmelere rağmen her yıl milyonlarca çocuk en temel haklarından dahi mahrum bir şekilde şiddet, istismar ve çeşitli sömürülere maruz kalmaktadır. Çocuklar, en temel haklarından mahrum bir şekilde işçi ve asker olarak kullanılmakta,  fuhuş yapmaya zorlanmakta, fiziksel, cinsel ve duygusal şiddete maruz kalmakta ve çatışmalardan dolayı ülkelerini terk etmek zorunda kalmaktadırlar. Tüm bunların yanı sıra, her yıl binlerce çocuk çeşitli sebeplerle kaçırılmakta ve ortadan kaybolmaktadır.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİ;

 Çocuk haklarına yönelik en büyük ihlallerden biri çocuk işçiliğidir. Çocuk işçiliği ve sömürü bugünün dünyasında milyonlarca çocuk için her günlük tekrar eden acı bir gerçektir. Bu çocuklar tehlikeli koşullar altında çalışmalarının yanı sıra çoğu zaman çocuk istismarına ve sömürüye de maruz kalmaktadırlar. Çocuk işçiliği en genel anlamıyla özellikle 0-15 yaş aralığındaki çocukların çocukluklarını yaşamalarını engelleyen, çocukları potansiyellerinden, saygınlıklarından, eğitimlerinden alıkoyan, fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimleri açısından zararlı olabilecek işler olarak tanımlanabilir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çocuk işçiliğini yasaklamaktadır.

Ayrıca, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 182 sayılı En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Acil Eylem Sözleşmesi de çocuk işçiliğiyle mücadelede önemli kararlardandır.

Çocuk işçiliği mağdurlarının %48’ini 5-11 yaş aralığındaki; %28'ini 12-14 yaş aralığındaki ve %24'ünü 15-17 yaş aralığındaki çocuklar oluşturmaktadır. Çocuk işçilerin en yoğun görüldüğü sektör %71 ile tarım sektörü iken madenlerde çalıştırılan çocuk işçilerin oranı ise %12’yi bulmaktadır. Çocuk işçilerin %38’i kız, %62’si ise erkektir.

ÇOCUK ASKERLER;

       Çocuk haklarına yönelik bir diğer ihmal ise savaş ve çatışma bölgelerinde asker olarak kullanılan ve bu çatışma ve savaş ortamlarında yaşayan çocuklara yönelik ihlallerdir. Oysa ki, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 38. ve 39. maddelerinde sözleşmeye taraf olan devletlerin 15 yaşından küçük olan çocukların çatışmalara doğrudan katılmaması için gerekli tüm tedbirleri almaları gerektiği açıkça belirtilmektedir. Buna ek olarak, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocukların silah altına alınmamasını tam olarak garanti altına almadığı düşüncesiyle 25 Mayıs 2000 tarihinde kabul edilen ve 12 Şubat 2002 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dâhil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokol (OPAC) çıkarılmıştır. Bu ek protokol 170 ülke tarafından imzalanıp kabul edilmişse de taraf devletlerin birçoğu hâlâ çocuk askerler konusunda çocukları çatışma saflarından uzak tutmaya yönelik sorumluluklarını yerine getirmemektedir.

       Save the Children adlı sivil toplum kuruluşunun raporuna göre çatışma bölgelerindeki çocuk ihlallerinin sayısı 2010 yılından bugüne kadar tam üç katı artış göstermiştir. Ayrıca, bu çatışmalardan ve savaşlardan dolayı ortaya çıkan yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine ulaşım, temiz suya ulaşım gibi sorunlar ve bunların sebep olduğu diğer ardıl problemler nedeniyle her yıl yüz binlerce çocuk yaşamını yitirmektedir. 420 milyon çocuk dünya üzerindeki çatışma bölgelerinde yaşamaktadır ve bu rakam dünya üzerindeki çocukların yaklaşık olarak beşte birine tekabül etmektedir. Bu rakam 2016 yılından bugüne dek 30 milyon artmıştır. Çatışma bölgesinde yaşayan bu çocukların 142 milyonu ise çatışmaların en yoğun olduğu ve bu çatışmalar sebebiyle günlük ortalama olarak 1000 insanın yaşamını yitirdiği sıcak çatışma bölgelerinde yaşamaktadır.

      Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi,  silahlı çatışma durumlarında çocuklara yönelik en ciddi ihlalleri çocukların öldürülmesi ve sakatlanması, çocukların askere alınması ve asker olarak kullanılması, çocuklara yönelik cinsel şiddet, çocukların kaçırılması, okullara ve hastanelere yönelik saldırılar ve insani yardım erişiminin engellenmesi olarak belirlemiştir.

      Hâlâ küresel çapta 250.000 çocuk askerin dünyanın 20’den fazla ülkesinde çocuk asker olarak kullanıldığı ve bunların %40’ının ise kızların oluşturduğu tahmin edilmektedir.

ÇOCUKLARA YÖNELİK, FİZİKSEL,CİNSEL,DUYGUSAL ŞİDDET

   Çocuk haklarının en insanlık dışı ihlal edildiği durumlardan biri de çocukların cinsel, fiziksel ve duygusal istismarıdır. Ancak, çocuklara yönelik cinsel istismarla ilgili veri toplamak mağdurların çoğunun maruz kaldıkları bu durumu bildirememesi ya da bildirmek istememesi sebebiyle oldukça zordur fakat yetkililere bildirilen cinsel istismar mağduriyetlerini baz alarak yapılan tahminler cinsel istismar trajedisinin bazı ülkelerde oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. Teknolojinin de gelişmesiyle hızla yayılan cinsel istismar eylemlerinden en çok etkilenen gruplardan biri de şüphesiz ki çocuklar olmaktadır.

         Birleşmiş Milletleri tarafından küresel çocuk istismarına yönelik yayınlanan bir rapora göre ise dünya üzerindeki her 10 kızdan 1’inin cinsel istismara uğradığı belirtilmektedir. Raporda, yalnızca 2012 yılında 95.000 çocuğun bu sebeple öldüğü tespiti de yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 2020 yılında ‘‘Çocuklara Yönelik Şiddet’’ başlığıyla paylaştığı bilgilere göre 2019 yılında yaşları küresel çapta 2-17 yaş arası 1 milyardan fazla çocuğun fiziksel, cinsel veya duygusal şiddet veya ihmal yaşadığı tahmin edilmektedir. Buna ek olarak, 2-4 yaş arası 300 milyon çocuk düzenli olarak ebeveynleri ve bakıcıları tarafından fiziksel ve/veya psikolojik şiddete maruz kalmaktadır.

      Ayrıca, istismara uğramış bir çocuğun yetişkin olarak başkalarını istismar etme olasılığının daha yüksek olduğu ve böylece şiddetin bir nesilden diğerine aktarıldığı gerçeğinin de unutulmaması gerekmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (ÇHS) 34, 35 ve 36. maddeleri devletlerin çocukları onlara zarar verecek her türlü sömürüye ve istismara karşı korumasını gerektiğini açıkça bildirmektedir.

ÇOCUK MÜLTECİLER;

      En temel çocuk haklarından mahrum kalan bir diğer grup ise mülteci çocuklardır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açıkladığı rakamlara göre 2019 yılının sonunda dünya genelinde 79,5 milyon zorla yerinden edilmiş insan bulunmaktadır. Bu insanların ise yarısı 18 yaşının altında olan 26 milyonu mülteci statüsündedir. 17 milyon çocuk ise çatışma, savaş ve iç savaş gibi nedenlerden dolayı kendi ülkeleri içinde zorla yerinden edilmiştir. Çocuklar dünya nüfusunun üçte birinden azını oluşturmalarına rağmen trajik bir şekilde, dünyadaki mültecilerin yarısını oluşturmaktadırlar. Bugün, yaklaşık 33 milyon çocuk doğduğu ülke dışında yaşamaktadır. 3,7 milyon çocuk ise mülteci kampları ve toplama merkezlerinde yaşamaktadır. Dünyadaki mülteci nüfusunun yarısını oluşturan çocuklardan 110.000'i ailelerinden koparılmış çocuklardır. Ayrıca, bu insanların çok büyük bir kısmı eğitim, sağlık ve dolaşım özgürlüğü gibi en temel haklarından dahi mahrum şekilde yaşamaktadırlar.

Ülkemizde Çocuk Hakları

       Türkiye sözleşmeyi, 1990 yılında imzalamış ancak 1995 yılında bazı çekincelerle sözleşmeyi yürürlüğe koymuştur. Sözleşme ayrım gözetmeme (Madde 2), çocuğun yüksek yararı (Madde 3), yaşama ve gelişme hakkı (Madde 6), katılım hakkı (Madde 12) olmak üzere 4 temel hak üzerine inşa edilmiştir. Öte yandan Türkiye çocuk hakları içerikli 39 adet uluslararası sözleşme ve protokole imza atarak taraf olma iradesini ortaya koymuştur.

 

       Türkiye Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğu gibi, BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne de taraftır. Sözleşmenin 13 ve 14. maddeleri eğitim hakkını içermektedir. Buna göre zorunlu eğitimin parasız olması ve devlet tarafından karşılanmasının zorunluluğu bulunmaktadır.

     Dünyada çocuklara bayram armağan eden ilk ve tek ülke olarak, ülkemizde çocuk haklarının ne durumda olduğuna baktığımızda vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı görmekteyiz:

Çocuğun Eğitim Hakkı Yerine Getirilmiyor

        4+4+4 kesintili eğitime geçilmesiyle yüzbinlerce çocuğumuz örgün eğitimin dışında kalarak eğitim hakkından mahrum kalmış; buna bağlı olarak da çocuk yaşta evliliklerde ve çocuk işçiliğinde büyük oranda artış olmuştur.  Son 10 yılda 16-17 yaş grubunda toplam 381 bin 418 kız çocuğu evlenmiş, son 5 yılda, 84 bin 462 kız çocuğu doğum yapmıştır.

        2019 yılından 2021 yılına kadar dünyayı etkisi altına alan COVİD 19 pandemisi, eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı ülkemizde, bu eşitsizliği daha da derinleştirmiş, dezavantajlı çocuklarımızın eğitime erişim hakkı neredeyse imkânsız haline gelmiştir. Yaşadığımız bu pandemi sürecinde dört milyondan fazla çocuğumuz örgün eğitimin dışına çıkmıştır. Bu çocuklarımız, ya küçük yaşta evlendirilmiş, ya mevsimlik tarım işçisi olarak ya da sanayide, merdiven altı atölyelerde iş güvenliğinden ve güvencesinden yoksun bir şekilde emeği sömürülmüştür.

      Türkiye’de farklı inanca mensup çocukların zorunlu din dersine tabi tutulması sözleşmeye aykırıdır. AİHM’in Türkiye aleyhine verdiği çok sayıda karara rağmen zorunlu din dersi uygulaması devam ettirilmektedir.

     Türkiye’de 1,5 milyon mülteci çocuk geçici koruma altındadır. Bu mülteci çocukların 610.000’i okula kayıtlı durumdadır. Bununla birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, hâlen 350.000’i aşkın mülteci çocuk, eğitim sisteminin dışında bulunuyor.

Her ne kadar ‘herkes için eğitim hakkından bahsedilse de farklı cinsel yönelimlere ve cinsel kimliklere sahip çocuklar yine görmezden gelinmeye devam ediyor.

 

 

Engelli Çocuklar Yaşamın Her Alanında Dışlanıyor

      Eğitim Reformu Girişimi raporuna göre, Türkiye’deki engelli çocukların yarısından fazlası, yani yaklaşık 300 bini eğitim alamıyor.

TÜİK verilerine göre, 6 yaş ve üzeri engellilerin neredeyse yarısı okuryazar bile değil.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2015-2016 eğitim-öğretim yılı istatistiklerine göre engelli çocukların yarısından fazlası örgün eğitim hakkına erişemiyor.

Toplumsal yaşamın sürdüğü alanlara, parklara, açık alanlara, ticari ve sosyal merkezlere, eğitim ve kamu kurumlarına engelli çocuklar çoğunlukla erişememektedir.

Çocuklarla İlgili Yansıyan Adli İstatistikle 

  Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, 82’si kız çocuğu olmak üzere 3 bin 85 çocuk cezaevlerindedir.

      Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2017 yılında her 100.000 çocuktan 1.608 çocuk suça sürüklenmiştir.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin Kasım 2017 tarihli “Çocuk Mahpuslar” raporuna göre, 2009 yılından Mart 2017’ye kadar 17 çocuk hapishanede hayatını kaybetmiştir. Bu çocukların 9’u “intihar” ederek yaşamına son vermiştir.

       Çocuk Hakları Sözleşmesinin, 20 Kasım 1989'da BM tarafından kabul edilmesinden bu yana, dünyada çocukların daha mutlu, daha özgür ve daha sağlıklı yaşayabildikleri koşulların hala daha gerçekleşememiş olması, 'Çocuk Hakları Sözleşmesinin' imzacı taraflarca uygulanmadığı gerçeğiyle yüzleşmemizi gerektiriyor! Bu "yüzleşme" bizleri çocuklarımız nezdinde sorumlu kılıyor!

Veli-Der olarak çocuklarımıza borcumuz ve sözümüz var: Gecelerinde aç yatmayacakları, gündüzlerinde sömürülmeyecekleri bir dünyayı mutlaka kuracağız!

Dünya Çocuk Hakları Günü’nde, her çocuğun haklarını doya doya ve güvenli ortamlarda “çocukça” yaşayabilmesi için bütün yerel yönetimlere ve merkezi yönetimlere geleceğimiz olan çocuklarımız için her türlü yardımı ve desteği sunmaları çağrısını yapıyor

Çocuklarımızın her şeyden ön önce bir insan olduğunu hatırlatmak için önemli bir gün. Hayal edebilen yarına umutla bakabilen haklarını bilen ,soran, sorgulayan, geleceği güvenli, kendine güvenen kişilikli toplumsal duyarlılığı gelişmiş, vicdanlı kişiliklerin geliştirildiği ,barış dolu bir gelecek için yarınlarımız olan çocuklarımıza sahip çıkmak hepimizin görevidir.

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ KUTLU OLSUN.  

AdminAdmin