SON DAKİKA
Giriş Tarihi : 24-03-2020 11:15

Levent Altun yazdı

Levent Altun yazdı

Koronavirüs bir anda hayatımıza girdi ve deyim yerindeyse hayatımızı kökten değiştirdi.

Çin’den yayılan ve tüm dünyayı etkisi altına alan virüs çok hızlı yayılıyor ve tüm dünya seferber olmuş durumda.

Türkiye’de durum nasıl peki?

Güzel olan kısmından başlayalım; bu korkunç salgının ciddiyetini görebilen ve bir yurttaş sorumluluğunu yerine getiren büyük bir kesimimiz var.

Kendisine bulaşmasından değil, başkasına bulaştırmaktan korkarak ve öyle ki kendi evindeyken bile aile bireyleri ile sosyal mesafesini koruyup hijyen kurallarını en iyi şekilde yerine getiren.

Bir markette alışveriş yaptığında kasada beklerken bir başka kişiden 2 metre uzakta beklemesi gerektiğini bilen…

Güzel önlemler de var. Mesela marketler ve bankalar içeriye en fazla 5 müşteri alıyorlar. Dışarıda bekleyenler de mesafeli bir şekilde içeridekilerin çıkmasını bekliyorlar.

Geç kalınsa da hükümetin aldığı önlemler de var.

Okulların tatil edilmesi, maçların iptali, insanların toplu olarak bulundukları kafeterya, restoran, sinema gibi yerlerin kapatılması, piknik ve mangala izin verilmemesi.

Ve son olarak da 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olanların sokağa çıkmalarının yasaklanması.

Bir de güzel kampanyalarımız var. ‘Evde kal Türkiye’ diyoruz mesela. Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, sosyal medyada en çok gözümüze çarpan slogan.

Yerine oturmayan birçok şey var ama. En ürkütücü olanı, eğitimsiz ve sorumsuz bir kesim. Halen daha virüse inanmayan, dalga geçen, umursamaz bir kesim.

Fırsatçı ve bencil olanları da unutmayalım.

Sloganlarla ve konuşmayla bu kesimlere hiçbir şey anlatamazsınız. Yasaklanmasa hala sahillerde piknikler, otogarlarda asker uğurlaması olurdu eminim.

Evde kalması gerekenler kalmazken, evde kalması kendi bireysel tercihi olmayanlar da var bu ülkede. İşçiler gibi…

Sağlık Bakanımız, ‘Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin’ dedi mesela. Hatta son olarak ‘Hayat eve sığar’ dedi.

Fabrikada çalışanların hayatı eve nasıl sığacak?

İşçi servisinde yan yana oturan, fabrikada yan yana çalışanları ne yapacağız?

Peki, herkes ‘Evde Kal’ diye bağırırken evine ekmek götürmek zorunda olan insanların halini hiç düşündük mü?

Gündelik çalışan, kirasını ve evinin masraflarını karşılamak için çalışmak zorunda olan?

Elbette bunu düşünecek olan hükümetti. Açıklanan ekonomik paket ne yazık ki bu beklentileri karşılamadı.

Bu virüsün yayılmasını önlemek için ‘evde kal’ sloganı elbette fabrikalar için de geçerli olmalıdır.

Gebze bir işçi kenti, on binlerce işçi çalışıyor. Bazı fabrikalarda işçilere ücretsiz izin dayatılıyor. Bazıları işten çıkarılıyor. Bazılarının yıllık izinlerinden kesiliyor.

‘Evde kalın’ sloganlarının yetersiz olacağı bir sürece giriyoruz. Hükümet bunun önlemini şimdiden almalı yoksa geç kalmış olacak!

Zorunlu işyerleri ve kurumlar dışında fabrikalar da üretime ya ara vermeli ya da olağanüstü önlemlerle dönüşümlü ve esnek bir çalışma sistemi uygulamalıdır. Elbette bunun faturasını da çalışan kesime ödetmeyecek bir şekilde.

Sonuç olarak devlet bu salgına karşı daha radikal çözümler uygulamalıdır. Bunu yaparken de yoksul ve garibanları görmezden gelmemeli.

Çünkü o insanların çaresizliği hiçbir eve sığmaz..!

 

AdminAdmin